Alzheimer hastası kayınvalidesini sokak ortasında döven gelinin haberi, bu zorlu sağlık sorununu yeniden gündeme getirdi.
Alzheimer konusunda çalışmaları ile tanınan REEM Nöropsikiyatri Klinikleri’nin Kurucusu ve Yöneticisi, Uzman Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, hasta yakınlarının çoğunun oldukça ağır seviyede depresyon yaşadıklarını söylüyor. Ailelere önerilerini anlatan Yavuz, hastalığın kişiye bakan aile fertleri açısından son derece zorlayıcı olduğunu vurgulayarak, hem bu hastalığı iyi anlatmalı hem de aileleri ‘Bakıcı Depresyonu’na karşı uyarmalıyız’ dedi.
Gelini tarafından yerlerde sürüklenerek dövülen 82 yaşındaki ninenin görüntüleri yürekleri sızlattı. Tepki çeken olay sonrasında gelin gözaltına, hasta nine ise Devlet korumasına alındı. Ne yazık ki ülkemizde giderek daha fazla rastlanmasına rağmen, alzheimer hastalığı konusunda toplum olarak yeterli bilinç seviyesine henüz ulaşabilmiş değiliz. Hastalığın tedavisi süreci ise aileleri son derece karamsar bir psikolojiye sokuyor. Alzheimer hastalığını yakından tanıyan deneyimli bir ekip olarak REEM Nöropsikiyatri Klinikleri, bugün geldiğimiz noktada hastalığın neden olduğu tahribatı geriye çeviremese de hastalığın ilerlemesini manyetik uyarılarla durdurmayı, hatta istatistiksel anlamda ortalama yüzde 10 civarında iyileşme sağlamayı başarıyor.
Unutkanlıklarla kendini gösteren alzheimerda hastanın bilişsel yetenekleri bozulduğu için, yıllar içinde giderek kötüye giden bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz. Uzman Nörolog Dr. Mehmet Yavuz bu sağlık sorununun hastalar kadar hasta yakınları için de zorlayıcı olduğunu ve hastaya bakım veren kişilerin rehabilitasyonu için de çalıştıklarını belirtiyor.
Hastanın, ailesini hatırlayabilir diyen Dr. Yavuz; “Alzheimer basit unutkanlıklarla başlayıp kişinin en yakınlarını bile tanıyamadığı aşamalara giden bir hastalık olduğu için aileler açısından oldukça zorlayıcıdır. Bakım veren kişiler hastalığın seyri hakkında bilgi sahibi değillerse hastanın inat olsun diye söylenenleri yapmadığını düşünebiliyorlar. Bazen de alzheimer hastası, hastalığın etkisi ile ağza alınmayacak argo ifadelerle yakınlarına kötü sözler sarf edebiliyor. Akrabalarına ya da komşularına, aldatma ya da hırsızlık gibi yakışıksız ithamlarda bulunabiliyor. Böylece bazı hasta yakınları bir yandan zor bir hastanın bakımı ile uğraşırken bir yandan da sosyal anlamda kendilerini zor durumda bırakacak kötü ithamlarla karşılaşabiliyorlar. Ya da aile dışındaki komşu veya esnaf gibi kişilere hastanın yöneltebileceği suçlamalar karşısında savunma yapmak zorunda kalabiliyor veya toplumun bu tarz bilinçsiz kötü muamelelerini de göğüslemek durumunda kalabiliyorlar. Hal böyle olunca da, hastalığı tam olarak kavrayamamış hasta yakınlarında öfke ve tepki durumu ortaya çıkabiliyor. Bu elbette ki hastalığın iyi tanınmaması ile ilgili Bu noktada biz doktorlara da görev düşüyor” dedi.
Hastaya karşı anlayışlı, sevgi dolu olabilmek ve bunu yıllarca sürdürebilmek gerektiğine dikkat çene Dr. Mehmet Yavuz; “ Bir alzheimer hastasının yakını, annesinin babasının adeta bir çocuğa dönüştüğüne şahit oluyor. Bir insanın, kendisini büyüten, yetiştiren, büyük saygı duyduğu anne ya da babasının giderek çocuklaştığını hatta bebekleştiğini görmesi, ciddi düzeyde trajik ve dramatik, aynı zamanda da travmatik bir durumdur. Bu kaldırılması zor bir duygusal süreç Ayrıca hasta ilacını ve tedavilerini reddettiğinde ikna edilmesi gerekiyor. Gece uyurken evden kaçabileceği ve geri dönemeyeceği için güvenlik de düşünülmesi gereken bir konu İleri safhalarda hasta, çocuklarını ve eşini tanıyamaz hale geliyor. Bazen de hasta, çocuğunu çok önceki genç haliyle hatırladığı için kolundan tutup eve götürmeye çalışan kişinin bir yabancı olduğunu düşünüp elinden kaçmaya çalışabiliyor. Dolayısıyla biz doktorlar, hasta yakınlarının içinde bulundukları durumun zorlayıcılığını iyi biliyoruz ama ne olursa olsun hasta bir insana karşı yapılan şiddeti kabul etmemiz mümkün değil” dedi.
Hasta Yakınları Çaresizlik Hissediyor
Madde bağımlılıkları, psikolojik hastalıklar ve alzheimer gibi kişinin kendini bilmediği, davranışlarını kontrol edemediği durumlarda hasta yakınları büyük bir çaresizlik yaşadığına dikkat çene Yavuz; “Yıllarca süren tedaviler maddi ve manevi olarak aileleri zorluyor. Kimi aile bireyleri kendilerini hasta bakımına adamak zorunda kalıyor. Toplumun duyarsızlığı, utandırıcı kimi durumların söz konusu olabilmesi, hasta yakınlarını başkalarından yardım isteyemeyecek duruma getiriyor. Tıpkı kimi cinsel bozukluklar, madde bağımlılıkları ya da şizofreni gibi ağır ruh sağlığı bozukluklarında olduğu gibi alzheimer hastalarında da, kişiye bakım veren eş, çocuk ya da aile fertlerinin hafif ya da ağır şekilde depresyon yaşadıklarını görüyoruz. Diyen Dr Yavuz; “Depresyondan kurtulmak için hasta yakınları mutlaka dinlenmeye vakit ayırmalılar. Hastanın bakımı tek bir kişinin sorumluluğu olmamalı ve aile bireyleri, aile dostları bu konuda destek sağlamalı. Güvenliği sağlamak için komşuları, çevredeki market gibi satış yerlerini hastanın durumu hakkında bilgilendirmek, evden kaçma gibi durumlarda çabuk çözüm bulunmasına yardım edebilir. Hastalıkların en büyük ilacı moraldir, hastaya bakan kişinin moral verebilmesi için de mutlaka sosyal yaşantısını devam ettirebilmesi gerekir. Kişinin kendisini sevdiği birinin sağlık sorununa adaması kulağa çok erdemli geliyor olabilir. Hatta birçok insan bunu isteyerek yapar. Ancak kendi yaşamıyla ilgili hiçbir beklentisi kalmayan insan mutlu olamaz. Bu yüzden kişi kendi yaşam rutinlerini de korumaya çalışmalıdır” diyerek bu hastalığın hem hasta için hem de bakıcı için kolay bir hastalık olmadığına dikkat çekti.