Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Ayhan Kızıltan, sınırlı yeraltı zenginliğine sahip olan Türkiye’nin, insan kaynağından başka zenginliği bulunmadığını belirterek, önceliğinin de insan ve eğitim olması gerektiğini söyledi.
Kızıltan, yazılı açıklamasında, oda olarak iki temel konuya önem verdiklerini belirterek, bir çok sorunun temelinde de bu iki unsur olan eğitim ve insan kaynağının niteliği konularının yattığını ifade etti.
İnsan kaynağından başka zenginliği olamayan Türkiye’de, bu iki temel konunun başat gündem yapılması gerektiğine işaret eden Kızıltan, “Bu konular ülkenin temel gündemi yapılmadan, gerçekçi, bilimsel, evrensel ve vicdani şekilde ele alınmadan, bu temelde politikalar üretilmeden, ekonomide ve sosyal yaşam kalitesinde arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamayacağımız ortadadır” dedi.
“Çocukların yeri okullardır”
Bu anlamda, eğitim ve insan kaynağı gerçeğini odak noktası yapan MTSO’nun, bu konularda da kentin inisiyatifi olmaya devem edeceğini belirten Kızıltan, “İşte bundan dolayıdır ki, Birleşmiş Milletlerin en prestijli projelerinden biri olan ’Global Compact’ı, yani Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni Türkiye’de ilk imzalayan bir kaç kurumdan biriyiz. Peki, nedir Global Compact? Çevreye duyarlılık, çalışma koşulları, özellikle çocuk işçi çalıştırma, yolsuzluk ve insan hakları konusunda tüm kurumların ve özellikle özel sektörün uyması gereken prensiplerdir. 10 ilkeden oluşan sözleşmenin yasal yaptırımı olmasa da kurumların, şirketlerin bu ilkelerle ekonomilerini, toplumlarını ve insanlığı daha iyi noktalara taşımak için uyacağı bir sosyal sorumluluk beyannamesidir. MTSO olarak bu sözleşmeye imza atarken, bu rol-modeli oluşturmak istedik. Tüm Mersin firmalarının bu sözleşmelere entegre olarak, gönüllü şekilde bu ilkelere taraf olmalarını, ekonomi ve buna bağlı sosyal yaşam kalitesini arttırmayı hedefledik. İşte bu ilkelerin başında daha kapsayıcı olan insan haklarına uymak ve bunun altında yer alan çocuk işçi çalıştırmamak ilkesi gelmektedir. Biz Mersin iş dünyası olarak, çocukların yerinin okullar olduğuna inanıyoruz. Biz çocuklarımızı bir süre ucuz iş gücü anlamında sömürüp bir kenara atacağımız bir şey olarak değil, aksine iyi bir eğitimle toplumun geleceği olarak
görüyoruz” diye konuştu.
“Eğitim ülkenin başat gündemi olmalıdır”
Ülke olarak yer altı zenginliklerinin sınırlı ve tek zenginlik kaynağının insan olduğunu vurgulayan Kızıltan, şöyle devam etti; “Peki, tek zenginliğimiz olan bu kaynağa verdiğimiz önem nedir? Atatürk’ün başlattığı ve vefatından sonra belki bir 10-15 yıl daha devam eden eğitim seferberliğini son 50-60 yılda neden durdurduk? Cumhuriyetin kuruluşunda başlayan eğitim seferberliği ülkenin ilk konusuydu, ekonomi ondan sonra geliyordu. Bugün eğitim ülkenin kaçıncı önemli sorunu olarak görülmektedir? Her ne kadar zorunlu eğitim süremiz arttıysa da okulda kalma süremiz ne yazık ki hala 6-7 yıl ortalamada. Bu durum gelişmiş ülkelerde 10-11 yıl. Bu şekilde rekabeti nasıl yakalarız? Okulda kalma süresi işin bir yönü, diğer konu ise eğitimin içeriği. Hükümetten hükümete, bakandan bakana, yıldan yıla değişmeyen, daha uzun vadeli, devlet politikası haline gelmiş, siyaset ve dünya görüşlerinin üstünde, evrensel ve bilimsel bir eğitim içeriğini hayata geçirmek zorundayız. Buna göre eğitilmiş bir öğretmen kadrosunu oluşturmadan, sadece tabela eğitimle, sadece okul sayımızla, sadece öğretmen sayımızla, konuya istatistik bakmakla gerçek eğitimi hayata geçiremeyiz. Bu anlamda yeni Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk’un bu temellere göre ortaya koymaya çalıştığı yeni vizyonu olumlu buluyoruz. İnsan odaklı bu eğitim yaklaşımını anlamlı buluyoruz. Çocuklarımız insan kaynağımızın temeli, insan kaynağımız ise geleceğimizdir. Tüm bunların üstünde eğitim şemsiyesi vardır. Ve tüm bunların hayata geçme aracı ise değerli öğretmenlerimizdir.”
Bu noktada öğretmen eğitimlerinin de yeniden planlanması gerektiğine işaret eden Kızıltan, “Hatta okul ve sınıf denen, neredeyse 1000 yıldır değişmeyen bu geleneksel format da yeniden tasarlanmalıdır. Sınıflar artık dört duvar arası yerler olmamalı, eğitim hayatın içine entegre edilmeli ve yenilikçi yollar düşünülmelidir. Derslerden ziyade proje odaklı bir yaklaşım, sınıftan ziyade üretim yapılan, atölye mantığıyla, buluşu teşvik eden ekip çalışmakları neden düşünülmesin? Bunlar bir iş insanı olarak bizlerin naçizane görüşleri. Ancak, bu konuda eğitim camiası ve akademiyseler susmamalı ve daha çok öneri, bilimsel yaklaşımlar ortaya koymalıdırlar. Dünyada her şey değişirken, eğitimin aynı kalması düşünülemez” ifadelerini kullandı.