Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Ahmet Akkaya, KOAH’ın tedavi edilebilir ancak önlenemeyen bir hastalık olduğunu söyleyerek, “KOAH’lı hastaların yüzde 75’i yetersiz fiziksel aktivite göstermektedir” dedi.
Prof. Dr. Akkaya, 21 Kasım Dünya Kronik Obstüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) Günü nedeniyle, hastalık hakkında bilgi vererek, yapılması gerekenler, istatistikler ve alınması gereken önlemlerle ilgili bir dizi açıklamalarda bulundu. KOAH’ın solunum sisteminin ilerleyici ve tam olarak geriye dönüşü olmayan, buna karşılık önlenebilir ve durdurulabilir bir hastalık olduğuna değinen Prof. Dr. Akkaya, “KOAH havayollarını daraltır, solunumu güçleştirir. Genellikle KOAH kronik bronşit ve amfizem hastalıklarının değişik oranda birlikte olmasıyla karakterizedir. KOAH’da hastalar, öksürük ve balgam çıkarma ve kısa mesafeli yürüyüşte bile oluşan nefes darlığına kadar değişik belirtiler gösterirler. Eğer sizde KOAH varsa, nefes darlığı şikayeti ön plandadır. Merdiven çıktıktan sonra veya bahçenizde çalıştıktan sonra, sadece eğildikten sonra bile nefes darlığı çekersiniz. Öksürük, zorlu soluk almak, vermek ve balgam çıkarmak çok görülen şikayetlerdir. KOAH, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığının kısaltılmış ismidir. KOAH, günde birkaç kez öksürük, balgam çıkarma, nefes darlığı, efor sonrası nefes darlığı gibi belirtilerle ortaya çıkar” dedi.
“KOAH’lı hastaların yüzde 75’i yetersiz fiziksel aktivite göstermektedir”
“KOAH’da en sık görülen yakınmalar nefes darlığı, öksürük ve balgam çıkarmadır” diyen Prof. Dr. Akkaya, “Sigara içen kişiler öksürük ve balgama aldırış etmezler ve bu nedenle doktora başvurmazlar. Nefes darlığı nedeniyle fiziki aktivitede azalma ortaya çıkar. Eforda nefes darlığı çeken kişi yol yürümek istemez, günlük işlerini azaltır, markete gitmeye çekinir ve zamanla evden çıkmamayı tercih eder hale gelir. Bu şekilde giderek artan fiziksel aktivite azalması, hastanın yaşam kalitesini bozarak hastalığın ilerlemesine neden olur, sakatlık ve ölüme yol açar. KOAH’lı hastaların yüzde 75’i yetersiz fiziksel aktivite göstermektedir” diye konuştu.
“Sigara içenler, içmeyenlere göre dumandan etkilenme ve şikayetleriyle daha fazla ölüm oranına sahip”
KOAH’a yol açan etkenlere de dikkat çeken Prof. Dr. Akkaya şöyle devam etti:
“KOAH gelişimi için tüm dünyada en yaygın görülen risk faktörü sigara dumanıdır. Sigara içenler, içmeyenlere göre daha fazla solunumsal şikayetlere, daha fazla solunum fonksiyon kaybına ve daha yüksek KOAH ölüm oranlarına sahiptirler. Diğer tip tütün kullanımı (pipo, nargile vb.) ve çevresel tütün dumanı da KOAH gelişimine katkı yapar. KOAH gelişiminde genetik risk faktörlerinin rolü henüz çok iyi aydınlatılamamış olmasına rağmen, sağlıkta eşitsizlik, özellikle biyomas (odun, tezek, kök benzeri yakıt) kullanımına ikincil iç ortam hava kirliliği ve tozlu-dumanlı iş yerlerinde çalışmanın en önemli çevresel risk faktörleri olduğu bilinmektedir. KOAH’ın farklı nedenleri olabilir. En büyük suçlu sigaradır. KOAH hastalarının yüzde 90’ı sigara içmektedir veya geçmişte sigara içmiştir. Başlıca etkenler, sigara, uzun süre kirli hava ile temas, tahta kesim atölyesinde, taş ocakları veya çeşitli hava kirliliğine yol açan iş yerlerinde çalışma, kostik temizleyiciler gibi toksik maddeler ile uzun süreli temas, hava kirliliği, soy çekimii genetik faktörler, daha evvel olan akciğer iltihaplanmaları veya diğer akciğer hastalıkları, sık bronşit geçirme, tedavi edilmemiş astım.”
Tüm ölümlerde, 4. ölüm nedeni
KOAH’ın ciddi bir hastalık olduğuna değinen Prof. Dr. Akkaya, “Çevre ve sonucunda hava kirliliğinin artmasıyla KOAH hastalığının prevelansında artma gözlenmektedir. Küresel Hastalık Yükü Çalışması verilerine göre, KOAH yılda 2,9 milyon ölüme neden olmaktadır. Günümüzde dünyada tüm ölümlerde 4’üncü ölüm nedeni, bulaşıcı olmayan hastalıklar içinde 3’üncü ölüm nedeni haline gelen KOAH, tüm ölümlerin de yüzde 5,5’inden sorumludur. Türkiye’de solunum sistemi hastalıkları tüm ölümler içerisinde en sık görülen 4’üncü ölüm nedenidir ve bu ölümlerin yüzde 61,5’i KOAH nedeniyledir. Toplumun KOAH konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması, hastalığın erken tanısını ve etkin tedavisini güçleştirmektedir” ifadelerini kullandı.
Risk faktörleri
“Risk faktörlerine maruziyet öyküsü olan kişilerde ve öksürük, balgam, eforla nefes darlığı olan hastalarda KOAH tanısı düşünülmelidir. Fakat tanı, solunum fonksiyon testleriyle doğrulanmalıdır” diyen Akkaya, “Bu testler, sadece tanıda değil, hastalığın şiddetinin belirlenmesi ve hastalığın seyrinin takibinde de kullanılmaktadır. Solunum fonksiyon testleri, bir sağlık kuruluşunda bulunan ve birinci saniyedeki zorlu ekspiratuvar volüm (FEVı) ve zorlu vital kapasite (FVC)’yi ölçen spirometriyle kolayca yapılır. Tedavi planını hazırlamadan önce, spirometrik anormalliğin boyutları, semptomların şiddeti ve diğer akciğer hastalıklarının (astım, tüberküloz vb) varlığına göre KOAH’nin şiddeti (hafif, orta, ağır ve çok ağır) belirlenmelidir” dedi.
“KOAH ve astım benzese de tedavi ve tedavi yanıtları farklıdır”
KOAH ve astımın, her ikisinin de aynı kişide var olabilen, benzer semptomlara sahip olan hastalıklar olduğunu ifade eden Akkaya, “KOAH hem hava yolu hem de parankimi etkilerken, astım ise sadece havayollarını etkiler. Her ikisinde de akciğerlerde inflamasyon vardır, ancak altta yatan inflamasyonun özellikleri her iki hastalıkta oldukça farklıdır ve sonuçta tedaviye yanıtları da çok farklıdır. Astımdaki hava akımı obstrüksiyonu kendiliğinden veya tedavi ile genellikle tam olarak düzelebilirken, KOAH’da hava akımı obstrüksiyonu tam olarak geri dönüşümlü değildir ve zararlı ajanlara maruziyet devam ettiği takdirde genellikle ilerleyicidir” ifadelerini kaydetti.
“Tedavi edilebilir ancak önlenemeyen bir hastalık”
KOAH’ın ilerleyici bir hastalık olmasına karşın, önlenebilir fakat tamamen tedavi edilebilir bir hastalık olmadığını beyan eden Akkaya, “KOAH’lı bir hastanın yapması gereken ilk iş sigarayı bırakmak amacıyla hekime başvurmasıdır. Sigara bağımlılığı tedavi edilebilen bir hastalıktır. Bunun dışında, diğer zararlı toz ve dumandan uzak durulması, grip ve zatürre aşılarının yapılması ve nefes yoluyla alınan ilaç tedavisinin yanı sıra fiziksel aktivitenin önerilmesi ve uygulanmasının sağlanması; hem hastalık gelişimi, hem hastalığın ilerlemesi ve kötü sonuçlarının önlenmesinde önemli bir adımdır. Yeterli bir fiziksel aktivite için ağır egzersizlere gerek yoktur, haftanın çoğu günleri yapılan orta yoğunluktaki fiziksel aktivite yeterlidir. Herkesin yapabileceği bir aktivite olan yürüyüş, düzenli fiziksel aktivitenin sağladığı hemen tüm yararları sağlayabilmektedir. Sağlığın iyileştirilmesi ve korunması için haftanın en az 5 günü, günde en az 30 dakika süre ile orta yoğunlukta fizik aktivite önerilmektedir” şeklinde konuştu.
“Sigarı bırakmak ve nefes kalitesini artırmak şart”
Prof. Dr. Akkaya, “KOAH tedavi edilebilir değildir, ama KOAH hastalığına rağmen hayatınıza güzelce devam etmeniz mümkündür. Şikayetlerinizi azaltan ilaçlar ve terapiler mevcuttur. Akciğerleriniz tekrar sağlıklarına kavuşmazlar ama adım adım kondisyonunuzu düzeltip ve böylece alışmış olduğunuzdan daha fazla şeyler yapabilirsiniz. Doktorunuz size eğer içiyorsanız en azından sigarayı bırakmanızı ve daha fazla hareket etmenizi tavsiye edecektir. Hareket ederek kondisyonunuzu kuvvetlendirebilirsiniz. Bundan dolayı ilaçların etkisini de yükseltirsiniz. Daha iyi nefes almanızı sağlayacak olan bazı ilaçlar vardır. Bunlara bronkodilatörler denilir. Bu ilaçları kullandığınızda, bunlar doğrudan akciğerlerinize ulaşırlar ve hem kısa vadeli hem de uzun vadeli olarak çabuk etki yaparlar. Eğer KOAH hastalığının ciddi bir aşamasında iseniz, size bazen antinflamatuvar ilaç da verilir. Bunlar nefes alma yollarındaki enfeksiyonları azaltıp, uyarımlardan az rahatsız olmanızı ve öksürüğün azalmasını sağlarlar. Tedavide solunum fizyoterapisi önemli bir yer tutar. Tedavide son zamanlarda volüm azaltıcı girişimsel yöntemlerde uygulamaya girmiştir” dedi.
“Toplumumuzda 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH vardır”
KOAH’ın, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmasına karşın, kamuoyu tarafından yeterince bilinmeyen bir hastalık olduğunu dile getiren Akkaya “KOAH’ın görülme sıklığı 40 yaş üstü yetişkinlerde yüzde 15-20’dir. Bir diğer deyişle toplumumuzda 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH vardır. Oysa 10 KOAH hastasının sadece biri doktora başvurmuş ve doğru tanı alabilmiştir. Bu durumda, ülkemizde bulunan 3-5 milyona yakın KOAH’lı hastanın sadece 300-500 bini kendisinde hastalık olduğunu bilmektedir” diye konuştu.
KOAH, birçok hastalığa yol açabiliyor
KOAH’la birlikte olan hastalıkları da aktaran Akkaya, “Kronik (Müzmin) Obsrtüktif (Tıkayıcı) Akciğer Hastalığı terimi bu hastalığı etkileyen ana organa vurgu yapsa da, aslında KOAH vücudumuzdaki pek çok sistemi etkileyen bir hastalıktır. Doğrudan ilişkili olsun ya da olmasın KOAH’a eşlik eden tüm hastalıklar ‘komorbidite’ olarak kabul edilmektedir. Başlıca komorbid (eşlik eden) durumlar kas güçsüzlüğü, kaşeksi (zayıflık), kalp hastalıkları (kalp damar hastalıkları, yüksek tansiyon, ritm bozukluğu, kalp yetersizliği), akciğer kanseri, osteoporoz (kemik erimesi), depresyon ve uyku apnesidir” ifadelerine yer verdi.