Kadavra donörden böbrek bağışı bekleyen her 100 hastanın ancak 3’ü nakil şansı buluyor.
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, organ bağışının halen istenilen düzeye gelemediğini vurgulayarak, “Organ bağışı rakamları ve organ nakli bekleyen hasta sayıları gösteriyor ki Türkiye halen bağış ve nakil konusunda olması gereken konumdan çok uzak. Son yıllarda gerek ilgili bakanlıklar kanalıyla yürütülen çalışmalar, gerekse artan sosyal kampanyalara rağmen organ bağışı konusunda maalesef istenilen düzeye gelinemedi” dedi.
Güncel verilere göre, Türkiye’de toplam 79 bin son dönem kronik böbrek yetmezliği hastası bulunuyor. Bu rakam 2013 verilerinde 67 bin olarak kayıtlara geçmişti ve tablo son 5 yılda yüzde 18’lik artışı ortaya koydu. Aynı şekilde hemodiyaliz tedavisi alan hasta sayısı da yine son 5 yılda yüzde 20’lik bir artış gösterdi.
Sağlık Bakanlığı Ulusal Organ Bekleme Listesi’nde yaklaşık 25 bin hastanın çeşitli organ beklediğini, bunların 23 bininin böbrek hastası olduğunu belirten Timur Erk, son beş yıllık dönemde kadavra donörden yapılan organ bağışlarının stabil seyrettiğini ve son yıllarda bekleyenlere göre ciddi düşük kaldığını belirterek, Sağlık Bakanlığı verileri değerlendirildiğinde, bugün kadavra donörden böbrek bağışı bekleyen her 100 hastanın ancak 3’ünün nakil şansının olduğunun altını çizdi.
Kişilerin hayattayken, kendi serbest iradeleri ile yaptıkları organ bağışlarında oran, yüzde 50,83 kadınlar, yüzde 49,17 erkekler olarak görülüyor. Kadavradan organ bağışının çok boyutlu, çok yönlü toplumsal bir sorun olduğunu vurgulayan Erk, konunun muhataplarının her zaman gereken çabayı etkin ve sürekli göstermek zorunda olduğunu, her kadavra donörden organ bağışının, organ bekleyenlere yeniden yaşam şansı verirken, devletinde sağlık giderlerinde tasarruf sağladığını belirtti.
Böbrek nakillerine dikkat çeken Erk, 2017 yılının kesinleşmiş verilerine göre, 2017 yılında toplam 3342 böbrek nakli yapılabildiğini, bunların ancak yüzde 20,7’sinin kadavra donörden bağışlandığını, yapılan nakillerin ise yüzde 39’unun herhangi bir tedaviye başlanmadan pre-emtiv dönemdeki hastalardan, yüzde 55’inin hemodiyaliz hastalarından, yüzde 6’sının da periton diyaliz hastalarından yapıldığını aktardı.
Erk, “Her zaman vurguladığımız gibi, burada önemli olan hastalanmanın önüne geçilmesidir, sivrisineklerle tek tek uğraşmak yerine, bataklığı kurutmak gerekir, bu bataklığı kurutmanın da tek çaresi, vakfımızın misyonu gereği böbrek sağlığının korunmasıdır. Böbrek hastalıklarının ana nedenleri sırası ile yüzde 40 diyabet, yüzde 30 hipertansiyon, yüzde 20 obezite ve metabolik sendrom, yüzde 6 nefrit, yüzde 4 diğer sebeplerdir. Bu verilere çözüm odaklı bakıldığında, böbrek hastalıklarının beslenme ve hayat tarzları ile önlenebilir olduğu rahatlıkla görülmektedir. Bir yandan böbrek hastalarının nitelikli tedavi ile yaşam sürelerinin artması, bu tedavilerin en seçkin modeli olan böbrek nakillerinin gerçekleşmesi ve kadavradan organ bağışının artması yönünde çaba sarf ederken, diğer taraftan da bu hastalığın önlenmesi çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz” dedi.