Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ömer Harmancıoğlu, özellikle meme kanserinde anne tarafının genetik olarak suçlandığını belirterek, “Kanserlerin birinin kişide olması diğerlerinin de kontrollerde araştırılması önemlidir. Yani kanser sorgulaması yaparken sadece anne tarafı teyze, dayı değil, baba tarafı amca, hala da sorgulanmalı” ifadelerini kullandı.
İzmir Kent Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ömer Harmancıoğlu, meme kanserinin oluşumuyla ilgili doğru bilinen bir yanlışa dikkat çekti. Toplumda hastalığın genetik olarak anne tarafından geldiği bilgisinin hakim olduğunu belirten Prof. Dr. Harmancıoğlu, “Bu bilgi yanlış. Unutulmaması gereken biyolojik gerçek insanın hem anneden hem de babadan gen almasıdır. Bu nedenle baba tarafındaki hastalıklar da bizler için önemlidir ve sorgulanmalıdır. Özellikle de rahim, yumurtalık ve kolon kanseri yönünden” diye konuştu.
Prof. Dr. Harmancıoğlu, dünya genelinde 50-60 olan meme kanseri görülme yaşının Türkiye’de 40’lı yaşlara düştüğünü söyledi. Türk kadınlarında meme taramalarının 40 yaşında başlamasını savunduklarını belirten Prof. Dr. Harmancıoğlu, mamografinin hastalığı ortaya çıkartma olasılığının yüzde 75 olduğunu kaydetti. Bu tetkike meme ultrasonunun ilave edilmesi halinde tanı olasılığının yüzde 90”a çıktığını ifade eden Prof. Dr. Harmancıoğlu, “Bazı meme kanserleri görüntüleme yöntemlerinde belirti vermeyebilir, bu tiplerin atlanılmaması için de fizik muayene dediğimiz hekim tarafından elle yapılan palpasyonun da görüntüleme yöntemleri ile beraber yapılması önerilir” şeklinde konuştu.
“Genlerde sadece anne tarafı suçlanmamalı”
Meme kanserinin dünya istatistiklerine göre bir kadının ömründe sık karşılaşabileceği kanser türü olduğunu o nedenle bilinçlendirme çalışmalarında sürekliliğinin önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Harmancıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm kadınlara mamografi yapılması idealdir. Bizler için hastalık ne kadar küçük yakalanırsa tedavimiz o kadar kolay, kısa ve başarılıdır. Halkımız tarafından yanlış bilinen bir durum hastalığın genetik olarak anne tarafından geldiğidir. Unutulmaması gereken biyolojik gerçek insanın hem anneden hem de babadan gen almasıdır. Bu nedenle baba tarafındaki hastalıklar da bizler için önemlidir ve sorgulanmalıdır. İki kuşakta meme kanseri olan kadınlar en yüksek risk grubunu oluşturur. Bunu annesinde meme kanseri olanlar takip eder. Bilinen gerçeği unutmamak gerekir ki meme kanseri tespit edilenlerde hastalığın sebebinin genetik olanların oranı çalışmalarda yüzde 10 ile 20 arasında değişmektedir. Yani ailede hastalığın olmaması hiçbir zaman garanti değildir. Ailede iki kuşakta meme kanseri görülüyorsa gen analizi yaptırıyoruz. Bunlar BRCa1 ve 2 gen testleridir. Eğer BRCa1 pozitifse yüzde 70 meme, yüzde 40 rahim kanseri, eğer BRCa2 pozitifse yüzde 70 rahim, yüzde 40 meme kanseri riski vardır. Meme kanseri geni ile endometrium (rahim) kanseri, over (yumurtalık) kanseri ve kolon (kalın barsak) kanseri genleri aynı kromozom üzerinde yerleşir. Bu nedenle hastalara ailede varlığı sorulması gereken hastalıklardır. Bu kanserlerin birinin kişide olması diğerlerinin de kontrollerde araştırılması önemlidir. Yani kanser sorgulaması yaparken sadece anne tarafı teyze, dayı değil, baba tarafı amca, hala da sorgulanmalı.”
Genetik dışı riskler
Öte yandan Prof. Dr. Harmancıoğlu meme kanseri oluşumunda genetik dışındaki riskleri de sıraladı. Prof. Dr. Harmancıoğlu, “Doğum yapmamış olmak veya geç doğum (32 yaşından sonra) yapmak, az doğum yapmak, Erken adet görme, geç menopoz (yani uzun doğurganlık ömrü) aşırı şişmanlık, sık alkol kullanma, bol kızartma ve aşırı yağlı gıda ile beslenme, mamografide mikrokalsifikasyon ve distorsiyon içeren sahaların olması, yapılan tetkik ve biyopsilerde hastada duktal karsinoma insitu, atipik duktal hiperplazi, ıntra duktal papillom gibi patolojik tanılar olma şeklinde özetlenebilir” dedi.